Dostoyevski’nin veciz bir ifadeyle “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık!” dediği bu sarsıcı öykü, aynı zamanda gerçekçi Rus edebiyatının en önemli kilometre taşlarından birini de oluşturuyor.
Zaman zaman ‘sokaktaki adam’, ‘sıradan insan’, ‘küçük memur’ ya da ‘küçük adam’ denilen, görmezden gelinen, ezilen, horlanan, kısacası adsız milyonlardan birisidir adı bile garip Akakiy Akakiyeviç. Gogol, bu unutulmaz öyküsünde Akakiy Akakiyeviç’in şahsında sessiz yığınların insani sorunlarını, dramlarını ve umutsuz yaşam mücadelelerini edebiyata dâhil etmeyi başarmıştır.
Palto yayınlandıktan sonra Rus edebiyatında ya da başka bir edebiyatta artık hiçbir şey eskisi gibi devam edemezdi.
Bu öyküyü okuyanlar, işte böylesine önemli ve anlamlı bir değişime doğrudan tanıklık etmiş oluyorlar.
Edip Cansever’in ünlü “Masa da masaymış ha!”
şiirine nazire yaparak bu kısa sunumu sonlandıralım:
“Palto da paltoymuş ha!”