Müzayedeye katılan Lina ve Aral, kendilerini bir sirk gösterisinin ortasında bulduğunda başrol olduklarını fark etmeleri uzun sürmez. Sirkin perdeleri kapanmamak üzere açıldığında ise oyun başlar ve gerçek ile illüzyon birbirine karışır. Yaşam ile ölüm arasında tercihler yapmak zorunda kalan Lina, damarlarında akan kanı inkâr edemeyecek durumdadır. Ortaçağ’dan bu yana kanında taşıdığı DNA onun için bir lanet, Circus için bir lütuftan ibarettir ve Yüksek Şûra’nın bunun peşini bırakmaya niyeti yoktur. Gölgesinde yetişmiş üç cennet çiçeğinden biri ayaklarına dolanarak onu da yeraltına çekmek ister. Lina ya mecburiyet tasmasını takacak ya da sevdiklerini bir bir darağacına uğurlayacaktır…
Damarlarımda akan ağır kan…
Üzerimde taşıdığım ruh yalnızca yedi gram.
Al benden neyimi istiyorsan.
Kendisine olan saygısını da yitirdiğinde ne yapar insan?
Kim açar kapısını, kendinden bile kaçsan?
Kalmak mı zor gitmek mi?
Otuz beş binde verilen bir karar…
Hangisi yaşatır, hangisi
derinden yaralar?
Verilmesi zor cevaplar…
Tek tesellisiyse; bazı insanlar böyle yaşar…
Bu hayatı mutlaka kazanacağım Aral…
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 536 |
Kapak Türü | Ciltli |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 13,00 / 21,00 cm. |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |